HÜRRİYETİN FİKRİ TEMELİ: JÖN TÜRKLER
Yayılımcı kimliğiyle genişleyen ve pek çok bölge
üzerinde hâkimiyet kuran her imparatorluk bir gün mutlaka çöker. Farklı
imparatorlukların başından geçen senaryolar değişim gösterse de makûs talih hep
aynı finali yapar. 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu kendisini
bekleyen sona artık çok yakındı. Bu
döneme yalnızca askeri ve diplomatik ilişkilerde aldığı ağır mağlubiyetler
değil; kendi içindeki egemen ideolojilerin çatışması da damga vurdu. Öyle ki
ideolojiler örgütlere; örgütler silahlı militan birliklere dönüştü. Gerek ideolojik temelleri gerek örgütlü
yapısıyla tarihe adını Türk ittihatının hırçın fedaileri olarak yazdıran Jön
Türkler iç çatışmanın başat gücü haline geldi.
Devletteki kötü gidişatın farkında olan Osmanlı yöneticileri
geri kalmış devlet kurumlarında ve anlayışında ıslahat politikasına
yöneldi. Osmanlı Devleti Batı tarzı
düşünce ve yönetim şekline geçişini Avrupa’dan esinlendiği programlı bir
yenilik hareketiyle başlattı. Tanzimat ve Tanzimat dönemi sonrası yaşanan gelişmelere
bakıldığında Osmanlı modernleşmesinin başarısız olduğunu söyleyebiliriz.
Aydınlanmacı modernizmi tepeden inme reformlarla uygulamak zorlu bir
girişimdir. Max Weber’in meşru egemenlik türlerinin tasnifinde kullandığı
rasyonel, karizmatik ve geleneksel otorite türlerini temel aldığımızda Osmanlı
tebaasının geleneksel otoriteye sahip bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. Gücün tek bir karar alıcı elinde toplanması
aydın kesimin gelişimi önünde bir engel teşkil ettiği gibi Batı tarzı düşünce
ve yönetim şekliyle bütünlemedi.
1839 yılında Osmanlı Devleti Avrupa kamuoyunun
desteğini sağlamak ve gerekli yenilikleri yaparak devleti gerilemekten
kurtarmak için Hâriciye Nâzırı Mustafa Reşit Paşa’nın çalışmalarıyla öncülük
ettiği Tanzimat hareketi başlatıldı. Tanzimat döneminde yapılan yenilikler
başarıya ulaşmasa da bir dönüşümün temelini teşkil etmesi açısından önemli bir
yere sahiptir. Zaman geçtikçe Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlarla kabul
edilen doğal hak ve yükümlülükler yavaş yavaş unutuldu ve Sultan Abdülaziz’in
keyfi uygulamaları tepki çekmeye başladı. Bu dönemde sayısı artan Batı tarzı
eğitim kurumları ve gelişen gazetecilik sayesinde Batı’nın fikirlerini yakından
tanıyan asker-sivil bir aydın grup oluşmaya başlamıştı. Devlet erkânında da
kendine destekçi edinen grupta Şinasi, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi bilindik
isimler vardı. Jön Türkler ismi I. ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki bütün
ihtilalciler için ilk defa Mustafa Fazıl Paşa tarafından kullanıldı. Yeni
Osmanlıların düşünsel yapısı insan hakları, eşitlik, hürriyet, adalet, vatan
sevgisi, meşrutiyet, meclis sistemi, anayasal sistem gibi konular etrafında
şekillendi ve I. Meşrutiyet’in ilanına giden süreçte etkin rol oynadı.
II. Abdülhamit gerekçe olarak Osmanlı-Rus savaşını
göstererek Meclis-ı Mebusan’ı kapatma kararı aldığında kısa süren meşrutiyet
dönemi tekrar mutlakıyete döndü. Bu noktada Jön Türk hareketi ideoloji
seviyesinden örgüt ve eylem seviyesine çıktı. Daha önce kişisel ve dağınık
çalışmalar yürüten Jön Türkler Meclis-i Mebusan’ın kapatılması üzerine örgütlü
ve sistemli bir şekilde ilerledi. II.
Meşrutiyet’e kadar önü alınmaz bir güç kazandı. 1865 yılında kurulan ‘Genç
Osmanlılar Cemiyeti’nin çalışmalarıyla devlet içindeki pek çok aydın
Meşrutiyeti kabul etmiş I. Meşrutiyetin ilanına kadar mücadele etmişti. Jön
Türkler de bu doğrultuda örgütlendi bu örgütlerin en güçlü ve etkin olanı
İttihat ve Terakki cemiyeti oldu. Cemiyet iç ve dış bağlantılarıyla kısa sürede
güçlendi. Avrupa’ya kaçmak zorunda kalan Jön Türklerle başarılı temaslar
sağlandı. Paris, Cenevre, Bükreş ve Rumeli gibi pek çok merkezde şubeler
açıldı. Jön Türkler ‘in hepsi mutlakıyet rejimi yıkmak konusunda hemfikirdi
ancak içlerinde yeni kurulacak sistemin nasıl olacağı hakkında fikir birliği
yoktu. Bu ayrılık 4 Şubat 1902’de Paris’te bir araya gelen Jön Türklerin Prens
Sabahattin’in çevresinde bulunan ve İttihat ve Terakki olarak ayrılmasıyla
resmiyet kazandı. Ancak görüş
farklılıkların rağmen mutlakiyetin yıkılması için işbirliği yapılmasında
prensip anlaşmasına varıldı.
Dönemin önde gelen isimlerinden Binbaşı Enver Bey’in
İttihat ve Terakki cemiyetine katılması hareketi daha da güçlendirdi. Nitekim
olayların önüne geçemeyeceğini anlayan II. Abdülhamit yürürlükten kaldırdığı
anayasayı geri getirerek Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan’ın toplanmasını
kabul etti. 31 Mart Olayı’na giden süreç bu şekilde başladı.
Jön Türk hareketi hala literatürde üzerinde uzlaşma
sağlanamayan bir mesele. Hareketin devrimci bir kalkışma olup olmadığı konusu
tartışmalara neden oldu. Jön Türk hareketinin oluşum ve gelişim açısından
müesses nizamı değiştirme hedefiyle hareket etmesi devrimci bir kalkışmanın
tezahürüdür. Nitekim memlekette ihtilal yapmak amacı ile toplanmış
bulunuyorlardı. Fakat devrimci bir sonuca ulaşmadığını da söyleyebiliriz.
Siyasi devrim için devrimci sonuç eski düzeni ortadan kaldıran ve geçmişin
sürekliliğini kesen ama bununla birlikte yeni bir süreklilik yaratan
değişimindir. Yalnızca müesses nizamın yıkımı değil yeniden inşası da devrime
içseldir. Rejime isyan eden kitleler ve devrim yapan kitleler arasında yaratım
farkı vardır. Jön Türk hareketi anayasanın yeniden kabulü ile değişim yaratmış
olsa ve hatta siyasal iktidar değişmiş olsa bile egemenlik hala padişahın ve
hanedanın elinde kalmıştır. Devrimci kalkışma daha ileri bir alternatif ortaya
koyarak kendisini dayatır. Ancak yaşanan gelişmelere baktığımızda siyasi
iktidarın meşruiyet kaynağının Fransız Devrimi ya da İngiliz Devrimi’nde olduğu
gibi yeniden tanımlanmadığını görebiliriz. Jön Türkler devleti nasıl
kurtarabiliriz sorusuna cevap arıyorlardı. Devletteki sorunun kaynağı rejim
değil yönetici olarak tespit edilmişti. Bu noktada Jön Türk hareketin anayasa
değişikliği vasıtasıyla devrimci sonuç almaya yönelik hamlede bulunduğunu
söyleyebiliriz.
Jön Türkler’in başlattığı hareket devrimci sonuç itibariyle ne ifade ederse etsin 19. yüzyılda Osmanlı Devleti için önemli bir dönüşümün simgesi haline geldi. İdeolojik temelleri, örgütlü yapısıyla birlikte dönemin ruhunu bugünlere kadar taşıdılar.
NİHAL BAYRAK
Görsel: Le Petit Journal (9 Mayıs 1909)
Post a Comment