OYUN BÜYÜK YEĞENİM – BÜYÜK RESMİ GÖRMEK

 Türkiye sınırları içerisinde yaşayan herhangi bir gençseniz bu sözü duymama imkanınız maalesef oldukça düşük. Farklı biçimlerde karşımıza çıkan bu cümle ‘’dış güçler, dünyayı yöneten aileler, siz daha gençsiniz bilmezsiniz’’ ekleriyle de pekâlâ süslenebilir. Bayram ziyaretlerinin, kıraathane sohbetlerinin, esnaf sokaklarının vazgeçilmezi olan ve artık duymaktan yorulduğumuz bu sözün altında yatan ‘’neden’’ ne olabilir?

 Bildiğiniz üzere Türkiye, farklı etnik kimliklere ev sahipliği yapmasının yanı sıra birçok sınıfsal yapıyı da içinde taşıyor. Bu sınıfsal yapıların sadece alt ve üst sınıf olarak iki grup olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Türkiye’de sınıflar ekonomik nedenlerin de çok üstünde, daha farklı formlara bürünmüş durumda. ‘’Oyun büyük yeğenim’’ sözünün kıraathane sohbetlerinin vazgeçilmezi olduğunu söylesem de bu söz, kıraathane kültürüyle hiç alakası olmayan yüksek gelirli sınıflarda da vücut bulup bir şekilde karşımıza çıkıyor. Hali vakti yerinde, maddi olarak ülke standartlarının çok üstünde olan bireylerin de bu sözü kullanıyor olması, bahsedilen kalıbı ekonomik farklardan çıkarıp sosyokültürel boyuta taşıyor.

 Benim için mühim olan mesele, bu cümle veya insanların bu cümleyi kuruyor olması değil. Ben daha çok bireyin kulaktan dolma bir bilgiye sorgusuz inanması durumunu irdeliyorum. Bahsettiğim söz üzerine biraz düşündüğümüzde dış güçlerin bizim üzerimizde oyunlar oynaması, büyük oyunu görebilmek neden gurur verici olsun ki diyebiliriz. Bireyin bu gururu kabul ederken altında yatan duygusal durumu; kendisini değerli hissetme ihtiyacı ile doğan kıskanılan, istenilen olma hâli ve bireyin bu hâli, ülkesi üzerinden kendi bilincine de yansıtarak ayakta durmayı kendince daha kolay bir şekle getirme aracı olarak yorumlayabiliriz. Politikacıların, siyaset bilimcilerin ve özellikle medyanın bu bilinci oluşturmada rolü hiç mi yok? Sadece bireyin aklından geçen bir düşünce mi bu? Kesinlikle değil. Ama burada sözünü ettiğim durum, bireyin bu olayın kesinliğinden emin olması ve bu durumun yanılsaması ile mutlu olması.

 Bilinçte kabul gören bu örnek lafzın maddi bir sınıfsallığa dayanmadığını, sosyokültürel çevre ile alakalı olduğunu söylemiştim. Sosyokültürel çevreyi oluşturan etmenler başlıca inançlar ve gelenekler üzerinden şekillenir. Sıkı inançların ve geleneklerin yer aldığı toplumlarda neden sorusunu sorabilmek veya herhangi bir durumu sorgulayabilmek için bireyin farklı kişilerle etkileşimi, donanımlı bir eğitimi ve alınan eğitim doğrultusunda sorulan soruyu, bulunulan toplum düzeyinde tartışabileceği herhangi bir ortamının olması oldukça önemli. Yani düşünelim, tek düşüncenin hakim olduğu sosyokültürel bir atmosferde doğdunuz, büyüdünüz. Size anlatılan tek bir doğru vardı, tek taraflı kitaplar okudunuz, tek taraflı programlar gördünüz ve tek taraflı bir sosyal çevreniz var. Farklı taraf olan sizin için yok hükmünde ve onun görüşleri katiyen kabul görmüyor. Bu anlattığım durumun herhangi bir ekonomik boyutu var mı? Evet, tabi ki dar gelirli sınıfın bu oluşturulan kabuğun içinde bulunma ihtimali daha yüksek. Ayrıca bu kabuktan çıkması da daha zor olacaktır ama maddi durumu iyi fakat bir o kadar da farklı görüşe kapalı sosyokültürel çevrede yetişen diğer kişi için de bu çıkışın kolay gerçekleşeceğini söyleyemeyiz.

 Bu durumun genç kuşakta, yaşı büyük kesime oranla daha az karşılaşılmasındaki en büyük faktör ise internet ve sosyal medyanın var oluşudur. Bu sanal ortamın içinde birkaç saat dolaştığınızda bile birbirinden farklı onlarca hatta yüzlerce düşünce ile karşılaşırsınız. Gezinti sonrası ‘’neden’’ sorusu akılda daha çabuk belirir ve o içinde bulunduğunuz yumurtanın kabuğunu daha çabuk kırıp dilerseniz başka kabukların altına yerleşebilir, isterseniz de hiçbir kabuğa sığmadan dolaşabilirsiniz.

 İşte bu yüzden bizler için ve bizden sonraki gelecek için büyük oyunu görmek çok da tatmin edici olmuyor. Bizler mevcut durumlar içerisinde bizim için daha önemli olan resimlere yorum yapıyoruz. Gittikçe küreselleşen dünyada bambaşka ülkelerde, çok farklı yaşayışlar, birbirinden enteresan fikirler gören ve bu doğrultuda kabuğu kırabilenler için büyük resim, paylaştığımız storyde güzel gözükmediği sürece bizler için pek de önemli durmuyor gibi. Ne dersiniz?

 



Fatih Özay

1 yorum:

  1. Eline sağlık Fatih. Ülkemiz sizin gibi ileri görüşlü, parlak fikirli gençlerimizle medeni dünyada hakettigi yere ulaşacaktır. Yeterki yilmayin korkmayın, fikirlerinizi yeri geldiğinde ortamınızda ve cevrenizdeki insanlarida aydınlatarak ışık sacmaniza
    devamm etmeniz dileğiyle. Başarılar dileyerek tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil