
Dünyanın az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinden gelişmiş ülkeler göç eden nitelikli,
iyi eğitimli insanlara her coğrafyada rastlamak mümkündür. Genellikle Doğu’dan Batı’ya
doğru seyreden bu göç dalgası Batı Avrupa’yı veya ABD’yi varış merkezi olarak
seçiyor. Son yıllarda göç hareketinin kalkış noktalarından birisi de maalesef,
günden güne artarak, Türkiye olmuş durumda. Türkiye’de beyin göçünü tetikleyen
sebepler nelerdir? Kimler yurtdışına gitmek istiyor? Bu sorun nasıl biter?
Gelin beraber değerlendirelim.
Bu yazıyı
okumakta olan siz değerli okurlar kaç yaşındasınız, cinsiyetiniz nedir,
nerelerde yaşıyorsunuz, ailenizin veya sizin sosyoekonomik durumunuz nedir bilmiyorum.
Bildiğim tek şey ya siz ya da çevrenizdeki insanlardan en az biri, birbirinden
farklı sebeplerle Türkiye’den gitmek istiyor. En ufak bir imkan bulsa bir
dakika durmadan, dönüp de arkasına bakmadan gidecek çok büyük bir nüfus var.
Peki bu insanlar vatanlarını burada kalmayı seçenlerden daha az mı seviyor? Bu
insanların hepsi kötü mü? Günümüzde en kolay yapıştırılan etiketle soruyorum
‘’Gidenler vatan haini mi?’’ Bu soruları kendi içinizde cevapladıysanız devam
edelim.

TÜİK’in
verilerine göre 2019 yılında 330 bin 289 kişi Türkiye’de yurtdışında göç etti.
Burada asıl dikkat edilmesi gereken istatistik ise, en çok 25-29 yaş arasındaki
vatandaşlar yurtdışına göç etmiş durumda. Kısaca, diplomayı alan gidiyor. Peki
neden gidiyor? Bu soruya verilen cevaplar üç ana başlık üzerinde değerlendiriliyor.
Bunlardan birincisi işsizlik. Türkiye’de üniversite mezunu olup da herhangi bir işte
çalışmayanların sayısı 1 milyon 350 bine ulaşarak rekor kırdı. Çalışmak
istemeyen ya da iş bulmaktan ümidini kesmiş üniversite mezunu sayısı ise son
bir yılda 565 bin arttı. (Temmuz 2020)
Okudukları bölüm ile alakalı iş bulamayan genç nüfus çareyi mecburen
yurtdışında bulmaya çalışıyor. Genç nüfus oranında Avrupa’nın çok üstünde olan
Türkiye, maalesef elindeki bu nüfusa yeterli istihdamı yaratamıyor. Türkiye’de
2020 yılı itibariyle 203 üniversite ve akademi var. Neredeyse her şehire üniversite
açmak mevcut iktidarın seçim meydanlarında gururla ilan ettiği başarısı olsa
bile sonuçlarını hepimiz yaşayarak tecrübe ediyoruz. Artık bugün üniversite mezunu
olmak herhangi bir artı puan kazandırmıyor diyebiliriz. Üstelik mevcut durumda
üniversitelerdeki eğitim kalitesinin gittikçe düştüğünü gözlemleyebiliyoruz.
Niteliksiz üniversitelerden çıkan genç nüfus, nitelikli işsiz olarak hayatını
sürdürmeye çalışıyor. Mesele sadece niteliksiz okullarla da ilgili değil. Bu
ülkenin en prestijli, üst düzey okullarında okuyan gençlerin bile bakışları Batı’ya
dönük, önlerine çıkan ilk fırsatta ülkeden gitmek için can atar vaziyete geldiler.
2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre; beyin göçü liselere kadar inmiş
durumda. İstanbul Erkek,
Galatasaray, Alman Lisesi gibi asırlık okulları kazanan öğrenciler, 'işsizlik
korkusu' ve 'niteliksiz üniversiteler' gerekçesiyle yurdu terk ediyor. İstanbul
Erkek Lisesi’nin 135 yıllık tarihinde bir ilk yaşandı ve 2019 mezunlarının
yüzde 52.6’sı Avrupa’ya gitti. İşsizlik
meselesini bu araştırmayla sonlandırıyorum, yorum sizlerin. Beyin göçünü tetikleyen
bir diğer önemli faktör ise ekonomi. Bildiğiniz gibi Türkiye, mevcut
iktidar tarafından adı hâlâ konmamış bir ekonomik krizin içerisinde. Her geçen gün
değer kaybına uğrayan Türk Lirası, genç nüfusun gelecek hayallerini başka
limanlarda aramasına sebep oluyor. Sadece değer kaybeden Türk Lirası değil aynı
zamanda devletin aldığı ağır vergiler yüzünden genç nüfus gelecekte evi bırakın,
araba hatta cep telefonu almayı bile hayal edemez hale geldi. Öyle vahim bir
tablonun içindeyiz ki artık üniversite mezunu gençler, Avrupa’da pizzacı olmayı
bu ülkede ortalama bir memur olmaya tercih eder hale geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin
sosyal bir devlet olduğunu sadece Anayasa’nın 2. maddesinde görebilen,
hayatının hiçbir yerinde devletin desteğini göremeyen gençlik yine çareyi Batı’da
görüyor. Ekonomi ve işsizliğin yanı sıra diğer önemli problem ise, bence en
önemlisi bu, hukuksuzluk/liyakatsizlik. Türkiye,
2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde (Rule of Law Index) 126 ülke arasında
109'uncu sırada yer aldı. Yine aynı araştırmanın şeffaflık tablosunda Türkiye,
122 ülke arasında 94’üncü sırada kendisine yer buldu.
Yapılan araştırmalar ortada, tablo hiç ama hiç iyi değil. Hukukun olmadığı
ülkede özgür düşünce olmaz, özgür düşüncenin olmadığı yerde üretim olmaz,
üretimin olmadığı yerde ise ekonomik bağımsızlıktan bahsedilemez. Türkiye’de attığın
bir tweet, söylediğin bir söz yüzünden hakkınızda soruşturma açılması, özgürlüğünüzün
kısıtlanması, tehditler almanız ve fişlenmeniz işten bile değil. Bu ortamda
yaşamak hem duygusal hem de mental anlamda bireyi yıpratıyor. Böyle bir
atmosferde fikirlerini değil icraate sokmak, söyleyemeyeceğini bile bilen genç,
yine yeniden umudu yurtdışında görüyor. Özgür düşünce ortamının olmaması,
hukuksuzluk derken bir de malumunuz bizim ülkemizin değişmeyen alın yazısı ‘’bitaraf
olan bertaraf olur.’’ Belediyede temizlik görevlisi olmaktan tutun adliyede
hakim olmaya kadar her yere işlemiş adam kayırmaca zihniyeti bu ülkeye dair ne
bir heves bırakıyor, ne de yarınlara kurulacak hayal. Bu ülkede tarafını itiraf
ettiğin yere mülakat, torpilini gerçekleştiren kişiye referans deniyor. Hâl
böyle iken tarafsız kalmak, kimsenin adamı olmadan bir yerlere gelmek imkansız
hâle getiriliyor. Gencin başarısındansa arkasının sağlam olması daha büyük önem
atfediyor. Bu durumda nitelikli genç bu işlerle uğraşır mı? Bir yerlere gelmek
için ona buna ağız eğer mi? Tabii ki hayır. İlk fırsatta yurtdışına kendisini
atmaya bakar. Fikrini özgürce konuşabileceği, yarınlara daha umutla
bakabileceği, gelecek planları yapabileceği herhangi bir ülkeye gitmeye çalışır,
gittiği ülkede hep ‘’öteki’’ olmayı göze alarak.
Evet, yaşanan durum kısaca bu. Gidenler bizim
geleceğimiz, bize kalan ise puslu yarınlar. Bu durumun tersine dönmesi için
yapılması gerekenler çok sabit: Gerçekten olması gereken yapılsın. Eğer ülke,
sözde değil özde hukuk devleti olursa, özgür düşünceyi desteklerse, adam
kayırmaca, torpil vs. işlerini bir kenara koyup haklıya hakkını verirse,
gerektiği sayıda eğitim kurumu ile nitelikli eğitim ve nitelikli kuşakları
hedeflerse, düzgün bir nüfus politikası uygulayıp ona göre istihdam alanları
yaratılırsa bu iş tam tersine döner. Nitelikli genç nüfusu ülkede tutmak zor
değil, gereken tek şey bu insanlara kendi ülkelerinde gelecek hayalleri kurdurmak.
Bu konuda gerçekçi adımlar atılırsa tersine göç yaşanması oldukça mümkün. Yaşadığımız
topraklar terk edilmeyi hak etmiyor. Umudu dürtelim, umutsuzluğu yatıştıralım. Yarınlara heyecanla bakacağımız, aydınlık
ve güzel günlerimiz olması dileğimle…
Fatih Özay
Görsel 2: https://www.heise.de
önemli bir konuya değinmişsin;
YanıtlaSilevet, yaratıcı genç beyinlerimizi kullanamıyoruz, onlara imkanlar sağlıyamadığımız için. karşılıksız olarak gelişmiş ülkere kaçırıyoruz.
bunları engelleyemediğimiz gibi orta doğunun, orta asyanın kendi ülkelerinden itelediği niteliksiz insanlara vatandaşlık veriliyor.